11 Temmuz 2013 Perşembe

BIÇAK SIRTI

      Annemle beraber onun eski bir arkadaşının evine geldik.Hani onlar birbirlerine ıvır zıvır göstermek için içeri geçer de sen salonda tek başına kalırsın.Güneş tozları kovalar,saat sessizliği bozar.Ellerim kucağımda odayı inceledim.Oda da sanki biliyordu benim buraya ait olmadığımı da beni koltuğun en ucuna itti.Çantamı kendime iyice çektim.Tanıdık olan bir tek oydu çünkü.Kalabalıkta annesinin eline yapışan bir çocuk gibi çantamı tutuyor,sessizliğe karşı tek silahım olan telefonumu arıyordum.
       Annemle arkadaşı Saliha teyze içeri girdi."Çarşıya gidiyoruz"dediler.Annem bir yıldır zor zamanlar geçerdiğimin  farkındaydı.Farkındaydı dediysem bunu annelik güdüleriyle anlamadı.O kadar iyi oynarım ki biri bendeki kötülüğü fark etmek için somutluğa ihtiyaç duyar.Sanırım kabuslarım yüzünden döktüğüm gözyaşlarım ve sürekli kaşımaktan sırtımda oluşan yaralar annem için somutluk oldu.O çözümü beni yabancı bir şehrin  kucağına atmakta buldu.Ama sorun şehirde değildi.Çünkü ben benimle aynı şehirde hatta burun buruna olan hiçbir şeye yakın değildim.Bu kadar uzaklaşmak aptalcaydı."Değişiklik olsun" lafı daha aptalcaydı.Zaten ben onlar oturup monotonluktan yakındığı sırada kafamda yeni odalar ,o odaların içinde de yeni dünyalar keşfediyordum.Bütün bu ağaçlar,gökyüzüne köle olmuş güneş kafamda uzun zamandır yer etmeyen objelerdi.Ben yalnızca yollar düşünürdüm.Ağaçlar ve güneş sizi doğruca etkiler.Dikenli ağaçlar görürsen soğuk bir yere direksiyon kırdığını anlarsın.Ama o zaman üşümenin ne anlamı kalır ?
       Birkaç kızla tanıştım.Bunlardan biri Saliha teyzemin kızı Yeşim.Yeşim üniversiteyi bu yıl kazandı.Saliha teyze Yeşim için bir yemek verecek yarın erkenden hazırlıklara başlayacağız
      Şimdi ben terastayım.Çoğu insan kalabalıkta yalnız olmaktan yakınır.Ben yalnızken kalabalık olmaktan yakınıyorum.Sanki hep kaybettiklerim yanımda sanki hep fazladan tabaklar var masada.Beynim dırdırcı kadın , ben de onun bezgin kocası.Belki de onu daha fazla dinlemeliyim.Ölümümü hiç düşünmedim Bazı insanlar kendi ölümleriyle başkalarını cezalandırmayı düşünür.Benim hiç böyle bir lüksüm olmadı.Gecelerim cenazemi planlamakla ya da ölümcül bir hastalığa yakalanıp kalbimi kıranları vicdan azabına mahkum etmeyi hayal etmekle geçmedi.Biri mezarıma gelip der miydi "Keşke bunları sana önceden söyleseydim"Hayır benim böyle bir lüksüm olmadı .Ölümüm kimseyi incitmezdi çünkü.Bir de ben her zaman ölümü isteyecek kadar mutsuz değilim ki.Çok güldüm.Ama annem benimle gülmedi ; çünkü o olgundu.Beni şimdi güldürenin yarın iki kat ağlatacağını bilirdi.
     Sabah oldu.Evde bir telaş.Akşama taze üniversitelinin daveti var.Ben sabahtan beri yeşil fasulye ayıklıyorum.Kızlar bana bugün için pembe bir elbise almışlar.Pembe giymek için fazla yaşlı hissediyorum.Şimdi de kimse elini sürmek istemediği için etler bana kaldı.Bu gece onun gecesi ama ben mahvedeceğim.Ben böyleyimdir insanların hayatına bir anda girerim,darmadağan eder giderim.Tamam biraz bencilim.
     Belki ölümüm kimseyi incitmez ama beynimin dudaklarını mühürlemek için tek yol bu.Sürekli beni suçlamasını kesmek istiyorum.Birazcık yalnız hissetmek için ,kurtuluş için.Sıcak bir kaburgayı sıyırmak ister misin,hazır ol et bıçağı oyuna giriyorsun.