7 Aralık 2012 Cuma

OKULUM KÖTÜ GÜÇLERİN ELİNDE!!

   Merhabalar benim öğrenciye ev vermeyen teyzelere,amcalara otobüste yer vermeyerek adaleti korumaya çalışan Themislerim.
Bugün size 'Öğrenci nedir?'başlığı altında bilumum öğrenci evi , pis mutfak, garip buluşlar ve pijamalı kız resmi paylaşmayacağım.Birkaç ay önce bizzat yaşadığım bir olaydan sonra sorgulamaya başladım 'Öğrencinin değeri ne kadardır?'
  2 ay önce 147 yi aradım.İlk arayışımda çok yardımcı oldular.'Anaa  ne güzel  öğrenciyi dinliyorlar'filan dedim.Neyse ikinci arayışımda bir suç duyurusunda bulundum.Olayı anlatırken konunun içinde okullarda dikenli telin yasak olduğu geçti.Ben çok şaşırdım.Her beş yılda okul idaresi değişiyor.Yeni idare geçen sene ayağının tozuyla küfür yemeye başladı.Buna karşın küfür yediği her konuyu yönetmeliğe bağlayıp sığrıldı.Şaşırdım ; çünkü boş zamanlarında yönetmelikteki a harflerini saydığına inandığım bir adam okulun her bir köşesine 'jiletli' tel döşetip üstüne bıkmadan usanmadan yağ sürdürüyordu.Telleri de eklettim duyuruya.Sonuçlandı duyurum telefonda dinliyorum.Tam da tellerin karşısındayım.Adam duyurudaki maddeleri sayıyor.'Okulunuzda uyuşturucu satılmadığı...'Ben uyuşturu satılıyor dememiştim :)Uyuşturucu satılanlara verilmesi gereken cezalar daha az suçlular üzerinde uygulanıyor demiştim.Her neyse düzeltirim onu ses kayıtları da var dedim adam devam etti : 'Okulunuzda jiletli ya da dikenli tel bulunmadığı okul idaresi ve emniyet tarafından bildirilmiştir' gibi bir cümle kurdu. Haa? Peki benim karşımda durduğum şeyler neydi , akide şekeri mi?Teller yüzünden okulun bir ceza almasını beklemiyordum tabii ama rededilmesi,komikti.Yine aynı idare okulun ilk aylarında kız öğrencilere pantolon giymeyi yasaklamıştı.Şimdi okula serbest gidiyoruz.Serbest kıyafetin doğruluğundan ya da yanlışlığından bahsetmiyorum.Pantolon giymek için verdiğimiz bütün o çaba ve idarenin amaçsızca bizi uğraştırmasındaki kararı... Serbest kıyafet uygulamasını 'Allah'ın sobası yok'olarak değerlendirmek istiyorum.
     Geçenlerde bir öğretmenim beni'Başka bir öğretmen olsa sana neler yapardı' diye tehdit etti.Öğrencinin değeri önceye göre arttı hissedebiliyorum.Buna rağmen bir öğretmen üsteki cümleyi kurabiliyor ve bir müdür bizi 89.Cumhuriyet Töreni'ne 'Aptallar'diyerek çağırıyor,İstiklal Marşı'na geç kalanlara 'Türk değilsiniz'diyor.Merak ediyorum okullarda İstiklal Marşı öğrenci nefret etsin diye mi okutuluyor?Öğrenci çoğu şeyin doğru olmadığının farkında ama bireysel başarı puanı diye bir şey işte.Eskiden öğrenciyi polisle korkuturlardı şimdi notla.
      Bilemiyorum ya öğretmenlik beceri işidir, fakülteyi bitir gel değil.İnsan öğretme ateşini kaybetti mi emekli olmalı.Hoş adam da haklı emekli olup açlıktan ölsün mü?
   Yemin ederim kendimi Wonderland'deki Alice gibi hissediyorum.Ya da The Walking Dead 'ın içinde.Eskiden muhteşem olan okul koridorlarım tanımadığım yüzlerle dolu.Almanca öğretmenlerine hademe odasını bölüm odası diye vermişler.Hay Yarabbim.Yani anlayacağınız okulum kötü güçlerin etkisinde.


OKUL KORİDORUMUZDAN BİR KARE

Benle bir alakası yok ama (zaten alakası olmasına da gerek yok) Kız Meslek Lisesi ayrımı nedir Allasen ?? Bir erkek anasınıfı öğretmeni olamaz mı? Neye kafa yormuşsunuz ne cinsiyetçi bir yaklaşım , mantıksız.

Bu yazımın 2012'de yazdığım en karamsar yazım olmasını umuyor ve yılbaşı yazımda görüşmek üzere diyorum .

2 Kasım 2012 Cuma

DENİZİN RENGİ DEĞİŞTİ

    Apar topar hazırlandık.Ne bileyim bir an önce geldiler.İnsan bir arar geldik diye,neyse.Doluştuk 5 kişilik arabaya 8 kişi gidiyoruz.Annem yok.Ben,Elçin,Elçin'in 3 kuzeni ve benim 3 arkadaşım.Giydirdiler bana da bikiniyi denize gidiyoruz sandım.Neymiş efendim parasailing!Ben vakti zamanında lunaparktaki tırtıla binince ağlamış insanım hadi bunu geçtim evin alarmı birden bire çalınca korkudan ağlamış,lensleri bozulmasın diye lenslerini çıkarıp ağlamaya devam etmiş bir insanım.Neyime benim parasailing.Ama korkumu gizledim.Oyunbozanlık yapmamak ya da utandığımı belli etmemek için susmadım.Elçin istemişti gelmemizi ve onun sakladığı korkular karşısında benimki bir hiçti.
 
     Neyse şimdi 8 kişi aynı anda olmuyor tabi.Bekliyoruz.Bekledikçe korkum iyice artıyordu buna rağmen güneş kremim yanımda mı yaaee diye bakmadan da edemiyordum.Her neyse her şey havalanana kadarmış.Yukardayım bütün o çirkinliklerden uzakta.Bir taraftan da bakıyorum Elçinler aşağıda denize girmişler.Bütün çevreyi süzdükten sonra işler yine korkutucu olmaya başladı.O çirkinlikler diyarına hasret kalmış,hatta muhtaç olmuştum.Birkaç derin nefes aldım.Deniz kokusu.Neyse ki gökyüzünde petrol yok dedim.Hırslardan,insanlardan ve paradan uzak bir yerdi çünkü.Yavaş yavaş indim.Yüzdüm Elçinlere kadar.Bacaklarımın titrediğini hissediyordum buna rağmen yüzüyordum.Gördüklerimizi anlattık birbirimize;çünkü uzun süre boyunca gördüğümüz en güzel şey olacaktı gökyüzü.Diğerleri güneşlenmeye gitti.Bir de acıklamışlar mı ne.Elçinle konuşmaya başladık.İyi olduğundan filan bahsetti.İyi değildi.Hiç korkmadığından ve bu da doğru değildi.Birkaç kahkahadan sonra o an gelmişti.O kadar istemiyordum ki o anın gelmesini gözümü kapattım adeta göz kapaklarımla ittim zamanı ama olmadı.Gözlerimi açtığımda boğuluyordu.İnkar etmek hiçbir işe yaramazdı,ağlamak da.Sımsıkı tuttum.Başı havada kalmalıydı.Burnuma kadar sudaydım bu sefer ayaklarımla kaderi ittim.

  
Yapacak hiçbir şey yoktu.Yemin ederim bütün gücüm bu kadardı,yemin ederim.Havadayken masum görünen doğa da bana karşıydı.O sakin deniz, rüzgar düşman kesilmişlerdi bana.Elçin'i koltukaltlarından sıkıca kavramıştım.Hissedebiliyordum artık nefes almıyordu ama henüz her şey bitmiş değildi.Hepimiz ölceğimizi biliyoruz ama bu hayatımızı pek değiştirmiyor değil mi?Bir doktorun arkadaşınızın yakın zamanda öleceğini söylemesi de pek bir şeyi değiştirmiyor.Umut yaşamak için bir sebep ama yaşatmak için değil maalesef.O sırada Zehra ve Tuna bizi gördü.Allah'ım o nasıl bir bağırıştı nasıl bir koşuş.Diğerleri yere oturmuşlardı.Tuna bütün gücüyle Elçin'i üstümden aldı.Zehra beni sudan çıkardı.Kulaklarımın içinde su vardı ve biri kumun üstündeydi.Su kustum.Tuzlu ve ölüm kokan.Sonrası yok.Kendime geldim,gelmek istemedim.Çığlık attım,korkumu saklamadım.Üzüntüm hala içimde.Elçin de korkusunu saklamadı üzüntü de yok onun içinde.

13 Ekim 2012 Cumartesi

PEK BİR GEREKSİZ YAZI

          Bugün benden hiç şebeklik beklemeyin,moralim çok bozuk.
Bi isyan etme isteği var içimde.Ama yazmadığım bu süre içinde hep böyle depresif takılmıyordum bugün depresifliğin dibine vurdum.
  Neyse.Bu blog işi de zormuş vesselam.Her zaman hayatın yaşanmaya ve yazılmaya değer olabileceğini düşünmen gerek.
  Bugün biraz şu sıralar neler düşünüyorum anlatayım:
-Kışın yaklaşmasından nefret ediyorum.Ayaklarım hep buz gibi,ellerimde öyle.Isınmak için birilerine sokulmam gerek.Hoş bazı insanlar bunu her mevsim yapıyor.Kısacası kış benim için acizlik mevsimi.
-Sonbaharda olmamızı çok seviyorum.Nar,ayva,kestane.Cennetin 3 hurisi.
-Her mevsim çizme giymek istiyorum.
-Boğazı kapalı kıyafetler giyemiyorum mümkünse omuz başımda görünsün.
-Eğer biri gelip bana bize bir türkçe şarkı söyle derse 20 dakika şarkı bulmaya çalışıyorum.Yazarken utandım.
-Çene piercingi için yıllardır mücadele vermeme rağmen o kadar da güzel durmadığını fark ettim.
-Alaca karanlığın ve her haldenin ayrı yazıldığını öğrendim.
-Şeftalili ice teanın kral olduğunu bir kez daha anladım.
-Sürprizlerden nefret ediyorum.
-Yemek yemeyi çok sevmeme rağmen yalnızca doymak için yemek yediğimi fark ettim.
-Felsefenin reklam kokan bir hareket olduğunu gerçekte bilimin poposunu kokladığını fark ettim.
-Saçımı kestirdiğime pişman oldum.
-Bilime inanmadığımı anladım.
-Hayatımda ilk kez kitaplar gözüme bu kadar pahalı geldi.Okumak istiyorum amma o parayla iskender yiyorum.
-Kimyondan nefret ediyorum.
-Hayvanlarının tırmık ve ısırıklarından birgün kuduz olucam.
-Rekabet aptalca geliyor.
-Alex'in gitmesi,Michael Jackson'ın ölmesi gibi olaylara üzüldükten sonra içinde bir boşluk kalıyor ,elinden hiçbir şeyin gelmeyeceğini ama bunun haksızlık olduğunu biliyorsun ya,işte o duygudan nefret ediyorum!
-4.sınıftayken ailem günlüğümü okumasın diye 'Sezgice'isimli bir alfabe geliştirip günlüğümü öyle yazmıştım.Okulda da aynı alfabeyi kullandığımı öğretmenim fark edince bir daha kullanmadım.1-2 güne günlüğümün resmini koyarım buraya.



-8 yaşındayken anneme sinirlendiğim bir gün banyonun kapısına yumruk atıp kırmıştım .
-7 yaşındayken 'Sevgi Okulu' diye illegal bir kurum kurup,mahalledeki çocuklara ders veriyordum.Onunda boyama kalemleriyle yazılmış evraklarını koyarım buraya.
-Aaa dün Yalan Dünya'yı izliyordum.Eylem'i görünce Orçun anneannesinin'Kızım kafanı duvara vurmuşsun alnına çivi girmiş'lafına saatlerce anıra anıra güldüm.Çağatay'ın kedisiyle dansından sonra o dizide en çok güldüğüm şey oldu.

     Aman falan fişman hiç keyfim yok bea.Allah'a dua ediyorum ben böyle hissederken alsın canımı gözüm hiç arkada kalmaz.
  En fena olanı ne biliyor musunuz? Bi yazın tanıştığım harikota insanlara bakıyorum bir de şimdikilere.Formel bilimlerle ilgili hiçbir şey beni mutlu etmiyor.(Fotoğrafları çeviremedim kusura bakmayın]

31 Ağustos 2012 Cuma

ARABANIN TEKERİ İSTANBUL'UN ŞEKERİ

        Merhabalar benim balıklama daldığını zannedip ayaklarını suyun dışında çırpan Michael Phelpslerim.
twitter da görüldüğü üzere tatildeydim.Patenti bana ait olan bir geleneğim var efendim.Bayram günü alınan çikolatanın jelatini ne renkse o renk oje sürerim.Bu sene evde olmadığımdan olamadı.Bu bayram İstanbul'daydım.Başımdan 2 aylık Active English geçtiğinden tatile çıkalım dedik.
   İstanbul'a her gittiğimde 'Seni yenicem İstanbul' lafıyla birlikte 'Bu kez Topkapı Sarayını bitiricem'diyorum.Nitekim ikisi de hiç gerçekleşmiyor.Bununla ilgili bir rezilliğim var.Zaten hayatımdan eksik olmayan şeyler bi rezilliklerim bi de mayomun içindeki taşlar.
        Şimdi İstanbul kalabalık yer.En aptalı bile bi şey söylese birileri dönüp bakıyor.Zannımca müzik piyasasının bu denli kötü olmasının sebebi bu. Dediğim gibi kim konuşsa bakıyorsun.Bu sefer karşıda kaldık bi Ankaralı olarak bu kadar vapur yolculuğuna alışkın değilim haliyle.Vapur satıcıları var ya .Kim gelse merakla gözlerim parlaya parlaya dinliyorum.

Kanlıca yoğurdu limon suyu sıkan o garip alet hepsinden aldım.Hey bayım bakar mısınız ben almak istiyorum evet benn bayım bayım modundaydım hep.Çok ilginç geldi napıyım.
Şimdi yolda bi kadın bayılmış.Ben de koşa koşa gittim.Attıra attıra.Alla Alla sanki banane.Yemin ederim kendimi 40 yaş büyümüş hissettim.Dedim'Aaa kalk canım sıcaktandır bişii yok '.Yanımdaki adam döndü'Bu havalarda olur nem de var ya.'Aaa tabi tabi' .Bi Hikmet Gül havam var ki.Aman aman sormayın.
    Bir de size bir hayalkırıklığımı anlatayım.Şimdi Yeraltı Sarnacındayız.Medusa kafası filan diyorlar ben de aşığım mitolojiye Medusa ya da bayılırım.Gittim baktım heykelmiş.Eee ne bekliyordun filan demeyin gerçekten kafası sanmıştım.Bir kere de babaannem beni camiiye götürmüştü Sakal-ı Şerif i görmeye ben de bütün sakal sanmıştım da birkaç kıl görünce şaşırmıştım aynen ona döndü.

   Geldim esas rezilliğime.Topkapı Sarayı terasındayız.Fotoğraf çekinelim dedik her taraf turist.Bulduk bi ara adamın biri bana el kol yapıyor.Hani şimdi ben 2 ay ingilizce öğrendim ya hani evde bbc hep açık ya.Adamın ne dediğini anlamadım el kolundan ne anlatmak istediğini anladım.'Verin ben çekeyim.' Ben de özgüvenli bir şekilde 'No no no thank'dediiiimmmm.!Tekil yaptımmmmm.Bütün bir bayram her dakika hatırlatıldı bu bana.
 Neyse ki Antalya da öcümü aldım.Şimdi mantı yaptık biz.Yardımcı kadın da fırına attı kuruması için.
   
       Ablam bana döndü ve dedi ki 'Banabisugetir ben hiç fırında mantı yemedim sen yedin mi?'

29 Temmuz 2012 Pazar

YARDIM!!!

   Bayrama kadar post girer miyim bilmiyorum ama şunu hemen araya sıkıştırmak istedim.Aranızda Amerika'ya giden,gitmiş kadar olan, eltimin oğlu orada yaşıyor diyen,Google Earth'den bakan,'Ben Nirvana dinliyorum olmaz mı?' diyen,tur şirketlerinde çalışan arkadaşlar varsa bana Batı Amerika turları hakkında bilgi verebilir mi?
   En küçük önerinize bile açığım fsezgia@gmail.com dan ulaşabilirsiniz Ramazan'da yardımlarınızı benden esirgemeyin diyor ve sizi bir zaman tünelinde bırakıp çıkıyorum

17 Temmuz 2012 Salı

BANA ASIK SURATLI DİYENE ORTA PARMAĞIMI GÖSTERİYORUM

    Merhaba benim eve ilk kez internet bağlandığında ilk iş ismini Google'da arayan ama umduğunu bulamayan ve o günkü gibi masum kalan  okurlarım.
  Keyfim çok yerinde üstelik şimdi hayatım daha zor.Hayatınızdan bazı köstekleri çıkardınız mı zorluklar bile tatlı geliyor.Aslında bu yaz değişik değişik insanlar tanıdığımdan size bir ırk rehberi hazırlayacaktım.Ama insanları sınıflandırmaya ben dahil 6 milyar 973 insanın hakkı olmadığını düşünerek vazgeçtim.
        Her neyse gelelim konumuza.Ben çoğunlukla asık suratlı bir insanım yani bu da böyle bilinsin.Asık suratlı dediysem öküz gibi anıra anıra gülerim o ayrı.Kaç insan bir problem mi var niye öyle baktın dedi tahmin edemezsiniz.Neden asık suratlıyım bilmiyorum zannedersem ergenliğin ilk yıllarında oynadığımız gothic barbielicikten ötürü.Son zamanlarda bu fazlaca gündeme gelince değişme kararı aldım.Güler yüzlü olma serüvenimi hep birlikte görelim şimdi:
1.gün:Bugün bana kırmızı ve mavi haplar arasında tercih yapmam gerektiğini söylediler.Bilemiyorum :s :s
2.gün:Bugün gülerken belirginleşek elmacık kemiklerim için allık aldık. Not:İlk defa elmacık kemiklerimi gördüm.
3.gün:Dünden beri gülüyorum.
4.gün:Bugün serbest günümüz o kadar süredir gülüyorum ki gülmeyi kesince yanaklarım ve alt dudağım sarktı.Artık başka çare yok hep gülücem.
        Evet efendim böyle zorlu aşamaları geçtikten sonra ilk kez gün ışığına çıktım.Otobüste bir kadınla konuştuk,gelecek planlarımızdan filan bahsettik.Sonra uzun süredir tanıdığım ama bir türlü konuşamadığım insanlarla arkadaş oldum.Bana bakmaz dediğim oğlanlar birden bire bana merhaba dedi ve ben tabi ki arkama baktım.Eve dönüşte otobüsçü benden para almadı.Mahallede yürüyorum herkes merhaba merhaba filan diyor,güneş üstümde parlıyor,havalandırmanın üstünden geçerken eteğim uçuyor...
  Ben böyle günden güne Guy Fawkes maskesiyle VJ Bülent arasında bir şeye dönüşmeye başladım.E zaten saç da aynı.
       Ama her baharın bir kışı var tabi ki.Şimdi uzun süre gülünce insan pozitif olmaya başlıyor biliyon mu?Adamın biri otobüste yerimi kapıyor,kantinde herkes önüme geçiyor,restoranlarda kendi yemeği kendim servis ediyorum filan ama hiç gıkım çıkmıyor.
Vardır ya öyle her şeye gülen salak kızlar ağızlarına bi tane patlatmak istersin ha işte onlardan oldum.Bu da yetmezmiş gibi rujlarım hemen biter oldu.
     Blog adımı pişmiş kelle yapmayı bile düşündüm yapıştı resmen bu surat.Ha Evil Spiderman gibi.
Neyse 6 saatlik Akasya Durağı maratonundan sonra gülme isteğimi yitirdim.Şimdi yalnızca internetteki şişman hayvanlara gülüyorum.
   Eveeeettt günün atasözü şu ; alışmadık götte don durmaz.

28 Haziran 2012 Perşembe

BİR ŞİŞMANIN OT DENEYİMİ

    Aklıma gelmişken size şunu da bir anlatayım
Geçenlerde bir zayıflama çayı aldım.Hani şu cinnemalı olandan.Yalnız -her Türk gibi -zayıflamaya niyet ettim ama spor yok boğazını kısma yok bütün umudum çayda.Neyse işte ilk 1 hafta 2 kilo verdim yine de.Geçen hafta bi arkadaşımla buluştuk.Konu döndü dolaştı dedesinin sigara sarmasına geldi.İşte çarşafı varmış sarma makinesi varmış falan filan.
  Eve geldim anlatıyorum işte babaanneme şöyle kilo vericem böyle kilo vericem.Hani çok şişman da değilim zorlamasam bu yaz sıcağında terden bile veririm ama hep show tv nin suçu.Sabahtan akşama kadar Nebahat Çehre yi gösteriyor filan sinir ediyor adamı.
      Uzanmıştım.Şeytan sinsi sinsi yanaştı bana.Anaaa dedim sigara kilo verdiriyor yaaa.
    Tabi ki sigaraya başlamadım.Sigaraymış otmuş hiç işim olmaz yani hiç merakım yoktur o konularda ama işte ampul kafada bir kez yandı.Gittim Almanca defterimden yırttığım A4 kağıdının içine zayıflama çayımı koydum annemin yaprak sarma makinesiyle bi güzel sardım.Kestim,kırptım,yaktım.Güya içince çay daha hızlı etki edecek.Yemin ederim tıbbın sınırlarını zorluyorum.


  Çektim bi tane.'Eee bi şey olmuyor' derkeeeeen boğuldum.Öyle bi çekmişim ki ağzımı geçmiş direkt boğaza yani.Çizgifilmlerde olur ya adam patlar aynen öyle.Bir acı bir acı balkona çıktım,öksürüyorum.Sonra ya otlar kafa yaptı ya da gerçekten idrak edebildim gülmeye başladım.Vallahi devlet gençlere iş versin..

İşsizlik sen nelere kadilsin.

15 Haziran 2012 Cuma

RAKI BALIK TADINDA PEK BİR DERTLİ YAZI

  Terden akan makyajı günde 4 defa yenilemekten yorgun düşmüş sevgili okurlarım ne yazacağımı şaşırdım.Konu yok!
   Eskiden eğlenceli bir kızdım şimdi bir dertliyim sormayın.Her neyse madem konuşacak eğlenceli bir konu yok maskemi takmak zorunda değilim bu yüzden size bir derdimi rahatça anlatmak istiyorum.
 Bir arkadaşım vardı.Ruh ikizim değildi çoğu konuda anlaşamazdık da.Yanında kendimi o kadar rahat da hissetmezdim yani ikimiz başbaşa kalsak rahatsız olurduk.O benim için hayatımdaki bir yan roldü.Ama anlam veremediğim bir şekilde beraber çok eğlenirdik.Eğlenmek dediğim de oturup sinemada iyi bir film izlemezdik.Birbirimizin suratını rujla boyardık,(hayır 5 yaşında değildim)birbirimize ayakkabı fırlatır çoğu zaman da güreşirdik.Bazen bütün gün  hiç konuşmazdık bu kadar uzaktık ama her şeyimi bilirdi bu kadar da yakındık.En büyük aptallığımı burda yaptım.Hala anlam veremiyorum neden her şeyi ona anlatırdım ki.Güvenilmez biri olduğunu biliyordum ama kendimi hiç susturamazdım onun yanında.Sanırım kahrolası güvenilir suratı yüzünden.
       Bir gün onu sırlarımı en sevmediğim insana anlatırken yakaladım.Benden özür dilememesini affedebilirdim ama ona surat astığımda bana nedenini sorması en berbat şeydi.2 yıl boyunca hiç konuşmadık.İlk yıl hala aynı ortamdaydık ve ben o yılın her haftasında ağladım.Ona hiç göstermedim,asla belli etmedim.Tam tersine ondan nefret ettiğimi her yerde söylüyordum.
   Aslında doğruydu da benim ağlama sebebim onunla konuşmuyor olmam ya da büyük bir özlem duyuyor olmam değildi.Aslında bakarsanız hata en başından beri bendeydi.O bana hiçbir zaman sırlarımı koruma garantisi vermemişti.Ben onun gibi biriyle hiç karşılaşmadığım için bilememiştim böyle olacağını.Sonuçta o da onun kişiliğiydi.Gerçekten hiçbir zaman 'Ben senin arkandayım,sırların bende güvende'dememişti ama ben onu yine de her kavgama çağırmıştım.Bile bile lades demiştim işte.
   Ağladığım nokta yaptığım şapşallık da değildi.Onu öyle kabul edememem sürekli değiştirmeye çalışmam da değildi.Ağladığım nokta onun istediğim gibi biri olamamasıydı.Ona bütün sırlarımı vermiştim ; çünkü onun saklamasını istiyordum.Her kavgama çağırmıştım ; çünkü benimle ilgilensin istiyordum.Onu hayatımdaki başrollerden yapmak istiyordum.Kısacası hayalimdeki arkadaş olsun istiyordum ama o, o değildi. Ben de onun hayalindeki arkadaş olamazdım çok isterdim ama onu her ne kadar çok sevsem de biz dost olamazdık.
        Konuşmadığımız o 2 yıl var ya onun 2.yılında Kıbrıs'a yerleşti.Şimdi orada yaşıyor geçen internette karşılaştık.Bana yüzündeki pişmanlığı hissettirecek bir şekilde 'Olaya senin açından bakamadım güvenin senin için ne kadar önemli olduğunu bilmiyordum her şey için özür dilerim.'dedi. Demedi tabi. Bak yine onu istediğim kişi yaptım.Yüzünde olduğuna emin olduğum pişkin ifadesiyle 'Merhaba' dedi yalnızca.

13 Mayıs 2012 Pazar

16 MAYIS TEŞEKKÜR YAZIM

     16 Mayıs yani 3 gün sonra benim doğum günüm.Doğum günlerini sevmediğimi yazılarımın birinde belirtmiştim.O yüzden doğum günümde ne kadar eğlendim ayol temalı bir yazı değil de bir teşekkür yazısı yazacağım.

    Öncelikle Anneler Günü'nde olduğumuz için beni herkesten daha iyi anlayamasa bile herkesten daha iyi tanıyan anne kokan anneme yalanları  için teşekkür ederim. 
    Benim için her şeyi yapabileceğine inandığım,akıl hocam,canım ciğerim babama sadece kendinin bir şeylerden kırılabileceğini sandığı ve benim için önemli olan hiçbir aktiviteye izin vermediği için teşekkür ederim.
      Karşısındakinin sinirlendiği ya da günlerce ağladığı şeyler için katıla katıla gülen ablama bana güven duygusu veremediği için ; senelerdir bir şey öğrenmemek için kendini zorlayan babaanneme yemekleri için teşekkür ederim.
     Otobüste uyuduğum zaman beni son durağa gelmeden uyandıran beni hiçbir zaman terk etmeyen dedemden onu son durakta uyandıramadığım ve sonsuzluğa terk ettiğim için özür dilerim.
     Bu zamana kadar benimle olan evcil hayvanlarıma büyümeme yardım ettikleri ve yalnızlığımı paylaştıkları için teşekkür ederim.
     Ayda yılda  gördüğüm akrabalarıma ve komşularıma bana dedikoduyu;içlerinde hiç meslek aşkı göremediğim öğretmenlerime bana karneyi alana kadar ayıya dayı demeyi öğrettikleri için teşekkür ederim.
   Benim dost sandığım halbuki arkadaşım bile olmayan insanlara karşı sahip olduğum güzel insanlara teşekkür ederim.
   Bana kazık atan , sırtımdan bıçaklayan ,iğrenç oyunlarına alet eden ,yaptığı pis işleri ben yapmışım gibi gösteren , suratıma konuşamayacak kadar korkak insanlara büyüklüğümden korktukları ve bana hayatı öğrettikleri için teşekkür ederim.
  Devamlı terslediğim,suratlarına suratlarına çemkirdiğim buna rağmen bana ılımlı yaklaşan arkadaşlarıma teşekkür ederim.
    Azıcık cesarete sahip olamadıkları için beni aylardır bekleten zamansız aptallara teşekkür ederim.
  Ölümün kurtuluş değil başlangıç olduğunu hatırlatan din varlığına beni arafta bıraktığı için ; ülkenin arkasından her türlü işi çeviren insanlarla beni aynı çuvala koyduğu için millet varlığına teşekkür ederim.
   Doğumumdan bu zamana kadar hemen hemen bütün fikirlerimin değişmesine rağmen bakiliğini koruyan Fenerbahçeme teşekkür ederim.

   İnsanlardan gördükleri onca dışlamaya rağmen para veya silah için değil  hala insanlık için çalışan sanatçılara ve bilim insanlarına hayatımı yaşanabilir kıldıkları için teşekkür ederim.

      Hayallerime erişmemde önüme çıkan herkese, hala oturduğum yerden dünyayı değiştirebileceğime inandığım, uyuşukluğum ve korkaklığım için  gitme planları kurduğu halde bir bavul bile alamamış,kapıyı çekip çıkamamış kendime teşekkür ederim.
    


Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim :))

14 Nisan 2012 Cumartesi

NÜKLEER SANTRALE HAYIR!

    Size nükleer santralın neden zararlı olduğundan  bahsetmeyeceğim.Zaten yıllardır binlerce yazı giriliyor bunun hakkında.Kaçınız gözünüzdeki o siyah bandı çözüp okuyorsunuz bilemem tabi.Aslında kimseye de bir şeylerden bahsetmek zorunda değilim.O kadar çabaladık ki ortak çözüm bulmaya,derdimizi anlatmaya.Tabi Türkiye'deki demokrasi yerde sürüklenen,zorla ağızları kapatılan insanlardan ibaret olduğu için dinlenmedi.Şimdi avaz avaz bağırıyorum sustur susturabiliyorsan.

 Ben hiçbir zaman 80 parmaklı çocuklarım ya da 3 başlı bir annem olsun istemedim ve bunu sakallarıyla bir yerlere gelmiş bir adam değiştiremez.Nükleer santralsızlığın geri kalmışlık göstergesi olduğunu düşünenler var.Peki neden yapılan onca santral kaldırılıyor ? Biz Türk'üz yaparız onlar becerememiş egosu nerden geliyor kaldı ki uyduruk bir köprüyü onaramazken?

 Ben Ankara'da yaşıyorum.Küresel ısınma var diye yazın ortasında 2 hafta suların kesildiği yerde.İşte harika ülkemizin küresel ısınmaya getirdiği milyonları kıskandıran çözüm.Türkiye'nin çevresel sorunlara getirdiği çözümler.Bu derece dar zihinlerin olası bir kazaya vereceği tepkiyi merak ediyorum.Başka merak ettiğim şey ne biliyor musun?Nükleer santrale harcanacak onca parayla ne kadar hastane yaptırılacağı,ne kadar kadının doğururken ölmeyeceği.Ne kadar iş imkanı yaratılacağı ve ne kadar gencin nükleer santrallerde katil olmayacağı.Ne kadar okul açılacağı ve o okullarda nükleer sızıntıları saklamak için para almayacak kaç tane gazeteci yetişeceğini.
    
 Her sene deprem olan,dağdaki pislikleri daha temizlememiş ve onların yaptıkları bombalı saldırıların acısını hala içinde hisseden bir ülkenin buna nasıl hayır diyemediğini anlayamıyorum
      
 Şunu unutmayın Türkiye ne nükleer santral açacak kadar gelişti ne de geriledi.Geleceği güvenliğe almak bankaya para yatırmak değil ve eğer gerçekten milletinizi seviyorsanız bayrağınızı görmek isteyeceğiniz en son yer nükleer santralın tepesi olmalı.
       Ben Ankara'da yaşıyorum ve sizi temin ederim,nükleer santral en az biber gazı kadar sağlığa zararlı.



 Okuyun

15 Mart 2012 Perşembe

ULAŞTIRMAK İSTEDİĞİM BİR MEKTUBUM VAR

                                  



                                                     Merhaba,
    Bu merhabayı sana yıllar önce söylemeliydim,cesaret edemedim işte.
Hatırlar mısın,birgün sen yine böbürlenerek canlarını yaktığın kızları anlatıyordun.Bense ayakkabılarımın sıktığını söylemeye cesaret edemediğim bir yaşta ve bu yaşın verdiği masumiyetle seni anlamaya çalışıyordum.'Hepsi uzun saçlıydı'dedin.Ben o günden beri saçımı hiç kestirmedim.Hiç kimseye dokundurtmadım.Sanki her dokunduğumda saçımdan bir tel dökülürdü ve o tellerin herbiri hayallerim gibi gelirdi bana.Bu yüzden ben de dokunmadım,toplamadım,hep korudum.
 Kimi insanlar bunun bir takıntıya döneşebileceğini,arada bir boşvermem gerektiğini söyledi.Saçım her uzuvumla uyum içindeydi;çünkü o aslında sendi.Belki de bu yüzden-seni boşvermediğim için-hata yaptım.Kıyamadım saçıma.Canını yakamadım,ihanet edemedim sana.
             Ben ve saçım oturduk bir banka ve seni bekledik.Her mevsim koştu önümüzde sen gelmedin.Bekledim,bekledim ve sen gelmedin.
            Birgün kalktım o banktan ve saçıma baktım.Hiç olmadığı kadar kırık doluydu ; can kırığı,hayalkırıklığı... Hiç olmadığı kadar koyuydu ; yanımda sen yokken baktığım gökyüzü kadar koyuydu.
                   Bil bakalım ne yaptım?Aldım en keskin makası ve kestim saçımı.
Sana bu mektubu yazarken ve saçımı kargo kutusuna koyarken çok ağladım ; çünkü hiçbir zaman gönderemeyeceğimi biliyordum.Ama saç tutamları teker teker ayakuçlarıma düşerken hiç ağlamadım.Annemin söylediği gibi ; elbet birgün  başkası için bir kez daha uzayacak bu saçlar.




22 Şubat 2012 Çarşamba

GECİKEN 'YILBAŞINDA NE YAPTIM?' YAZISI

 Benim sevgili kırmızı donlarım ; sınavlardı,inek öğrenci gözlüğüydü,nescafeydi derken gecikti yazım.Baştan anlatayım size 31 aralık 2011 i
Erkenden kalktım bir heyecan bir heyecan.Dilimde All I Want For Christmas Is You düştüm yollara.İlk olarak Beşevler'de buluştuk Rock'n'Ball'a gittik.(Gitmeden önce mutlaka randevu alın)Çalışanları çok sevimli ve kibardı.Kızılay şubesine hiç gitmedim(günahlarını almayayım)ama Kızılay'daki  Guitar Hero oynanan kafelerin herhangi birine gitseydik eminim yaşanacak diyalog şöyle olacaktı:
-Iııımm... Bizim randevumuz vardı ama arkadaşları beklicez
-(Orta yaşlı ,göbekli ,Slayer tişörtlü,saçlarını arkadan toplayan bir adam gazetesini aşağıya indirerek)İyi peki oturun şurda bekleyin.
-(Sivilceli ve piercingli ayrıca bordo damalı  pantolonlu bir kız)Bira var çok güzel içer misiniz?
-Yok canım sağol.Bi sıcak çayınız varsa içeriz.
-(Gözlüklü,adem elması belli olan hafiften bilgisayar öğretmenini hatırlatan bir adam)İçerdekilerin kedi kesimi bitsin hemen sizi alıcaz
-Şeyy..Aslında biz sonra gelsek daha iyi olur.
Kehahghaldhfrljcnaka :D Tamam biraz abarttım ama tipler doğru

ASLINDA BURAYA ÇOOOOKKK İLGİNÇ İKİ VİDEO KOYACAKTIM AMA TEKNİK AKSAKLIKLARDAN DOLAYI OLMADI AMA EN YAKIN ZAMANDA PAYLAŞACAĞIM O İKİ VİDEOYU!!!!



Ordan  çıktık yemek yemeye gittik.Bi ara hindileri -kanatlarıyla- marketin kapısına asan görevlilere çemkirdim.Takan olmadı o ayrı.O da zaten onların ayıbı.


Bu fotoğrafı koymamdaki amaç aynadaki kızın nasıl da şehvetli ve güzel olduğunu göstermek

 Sonra kendimizi dışarı attık zaten ne olduysa ondan sonra oldu.Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.

 'Tüm bayanları ve genç kızları her cuma sohbet dinlemeye davet ediyoruz'Ayrıca bu fotoğrafla ilgili olarak Allahdiyengözdamarı





Tabusuz olmaz yani :)

                                                            Yorum yok !!


                                       
 
Eğer bu videoyu biraz yavaşlatarak izlerseniz Berkcan'ın dudaklarını ruj sürmek için pençelerimle nasıl da sıkıştırdığımı görebilirsiniz(Not sumbliminal mesaj içermez')



Ayrıca sorarsanız yukarıdaki minnacık gözlü kız kim diye taptaze tumblr ına girebilirsiniz http://birgunbulacam.tumblr.com/ (ayrıca bu kız bu yazıyı geciktiren bana video yollamamakta ısrarcı olan kızdır)


Biliyorum çok beklettim yazım için ama artık hiç bekletmicem.Taslaklar hazır zamanla yayınlayacağım.

Kusura bakmayın gecikme için ama Zeynep'e yüklenebilirsiniz.Hadi öptümm !