20 Nisan 2020 Pazartesi

MAKE LOVE, IT WILL CAUSE WAR ANYWAY



Merhabalar benim Youtube'daki egzersiz videolarını yattığı yerden cips yiyerek izleyen okurlarım,

Yaklaşık 3 haftadır diyetteyim bu sürede sadece bir buçuk kilo verdiğim için ara sıra sinirli bir surat ifadesiyle hırslı hırslı göbeğime vuruyorum. Protein sayma mevzu işin içine girince vejetaryenlik meselesini tekrar düşünme kararı alıp biraz daha araştırma yapayım dedim. Netice de benim 2 kase mercimek yiyerek aldığım proteini et yiyen birisi 0 karbonhidratla bir parça etle alabiliyor. Bu arada 3 yıldır sıkı bir vejetaryen olup et yiyenleri itin götüne sokuyor olmam belki de hata yapıyorum biraz daha araştırma yapayım demekten beni alıkoymadı. Şu dakikadan itibaren et yemeye başlasam kimseye de hesap verecek değilim. Peki ne oldu bu araştırmalarım sonucunda vejetaryenliği bırakmayı bırakın, süt ürünlerini de artık sadece aldığım paketli gıdanın içinde varsa yiyecek kadar minimuma indirdim :))) Ama konumuz bu değil. Diyet yapmak hem ucuz bir iş değil hem de hesabıyla, pişirmesiyle zaman alan bir süreç. Bu süreç bana aslında ne kadar çok savaşmamız gerektiğini hatırlattı. Hayat dediğimiz şey aslında hiç durmayan ve sonunda herkesin ölerek kaybetmek zorunda olduğu bir savaş mıydı?

Yeterli proteini almaya çalışmak, işe girmeye çalışmak, daha güzel elbiseler almak, hastalanmamaya çalışmak,sevgilinde kalabilmek için evden bir bahaneyle çıkmak, gece dışarı çıkabilmek için annenlerden izin almaya çalışmak hepsi ama hepsi insanı yavaş yavaş yoran bir savaş değil mi? Her sabah uyandığımda göz altlarıma sürdüğüm krem bile yaşlanmaya karşı verdiğim bir savaş. Başkalarına kendimizi beğendirmek için, kocamız bizi güzel bulsun diye ,ne kadar çökmüş demesinler diye yer çekimine karşı gelmek için yaptırdığımız meme ameliyatları, karın germeler, gıdı toparlatmalar ne acılı ve hiç sonu olmayan şikayetlerin savaşı. Buna rağmen kocanızın er geç sizi aldatacak olması da cabası... Bu savaşların kaçınılmaz olduğunun farkına varınca silahlanmak için ne yapabilirim diye düşünmeye başladım.

------> Bir kere en başta zaten iyi imkanlara sahip olmaya çabalamak savaşınızın cephelerini azaltacaktır. İyi bir eğitim almaya çabalamak, özgürlüğünüz uğruna kendinizi tehlikeye sokacak davranışlarda bulunmamak gibi. Biliyorum mesela bazı şeyler sizin için doğru ,sevgilinizin olması gibi ya da her akşam dışarı çıkmak gibi. Ama bunun sonucunda ailenizden şiddet görüyor, hakarete maruz kalıyorsanız kendinizi korumaya almak ve ilerisi için daha iyi imkanlar yaratabilmek için kendinizi belli bir süre ekonomik özgürlüğünüze ulaşacak zamana kadar korumaya almak zorundasınız.

-----> Uğruna savaşmaya değecek insanlar bulmak. Yaşlandıkça, yoldaki karınca dahil herkes beni hayal kırıklığına uğratınca anladım ki bu gerçekten bu çok zor. Ergenlikte arkadaşlarımı ailemin önüne koyduğumda hep ilerde değişecek derlerdi inanmazdım. Kimse sizi aileniz kadar sevmeyecek, koruyup kollamayacak. Tabi en büyük hayal kırıklığını ailesinden yaşamış, istismara, şiddete maruz kalmışlara kol kırılır yel içinde kalır demiyorum .Onlar da aile yerine koyduklarını baz alsın. Insta momlar yüzünden kadınların bu çocuk yapma merakını hep acınası ve toplum dayatmasının sonucu olduğunu düşünürdüm. Aklı yerinde olan biri vücuduna sonsuza kadar zarar verecek doğum gibi bir manyaklığı gerçekleştirmez çünkü. Şimdi anlıyorum ki kadınların çoğunun çocuk merakının içinde bir medet umma var. Babadan, kocadan görmediği hayrı evlattan görme umudu var. Çünkü biliyor ki herkes çıkıp gitse de kendi kurduğu ailesi yani çocukları hep onunla olacak. Çocuk yetiştirmek belki de savaşların en kapsamlı ve zor olanı. Ama bu savaşın sonunda ne olursa olsun uğruna savaştığınız kişinin hiç gitmeyecek sizi terk etmeyecek olması savaşmak için yeterli ve çok zor bulunan bir motivasyon. Erkeklerin hayatları boyunca gerçek anlamda aşkı tattıklarını düşünmüyorum.Genelde onlarınki daha iyi birini bulana kadar sürüyor. Kadınlarsa sadece çocuklarına aşk kadar koşulsuz bir duygu besliyor. Ailenizin dışında sizinle sonsuza kadar kalacak ya da bir gün gidecek olsa dahi pişman etmeyecek biri bulmak sizin standartlarınızı düşürmemenizle bağlantılı. Eğer benim gibi birisiyseniz birine aşık olduğunuzda, arkadaşça sevdiğinizde onu pamuklara sarıp sarmalar, dışarıdan kimse kırıp bükemesin diye kendinizi siper edersiniz. Acil durumda aranacaklar listesinde ister istemez bir numara haline gelirsiniz. Ama hayat bazen planladığımız gibi gitmez. Biz değişiriz, karşımızdaki değişir, şartlar değişir. Öyle olduğunda ve geriye dönüp baktınızda ilişkinizin tüm savaşlarında en önde yalnız başınıza kılıç salladığınızı görmek tekrar başka biri uğruna savaşmak için gereken motivasyonu elinizden alır. Sizin onun küçük bir baş ağrısına içiniz giderken onun göz yaşlarınızı görmezden gelmiş olması kalbinizi içine bir bardak su dökülen kızgın yağdan daha çok cızlatır.

Bazıları öldürmeyen acıların insanı güçlendirdiğine inanır ben hissizleştirdiğine inanırım. Evet ikinci defa kalbiniz o kadar şiddetli kırılmaz belki ama bu güçlendiğinizden değil, ikinci defa o kadar şiddetli sevmediğinizden olur. Bu yüzden aman ben nelerle başa çıktım bir şey olmaz diye kalbinizi kıracağını bildiğiniz iletişimler kurmayın. Hissizleşmenin yaşayan bir ölü olmaktan farkı yok. Belki de sizi çok sevecek bir insana göstermek istediğiniz sevgiyi zamanında çok acı çektiğiniz için gösteremeyecek, güvenemeyeceksiniz. Ve belki de daha kötüsü maksimum sevgiyi zamanında sadece size acı çektiren insana gösterebildiğiniz için sadece onu gerçekten sevdiğinizi düşüneceğiniz bir illüzyon içine gireceksiniz. Teoman'ın da dediği gibi Her zaman kolay değil / Sevmeden sevişmek tanımak bir vücudu/ Yavaşça öğrenmek, alışmak ve kaybetmek... O sebeple normalde sümüğünüzü sürmeyeceğiniz insanlar için sevgi küsvesi altında savaşmayın. Ben bunun için ateşlerin içine atladım, yine olsa yine kaparım diye gururla böbürleneceğiniz, yanağından bir makas alacağınız insanları hayatınıza alın.

----> Duruşunuz olması size asıl motivasyon sağlayacak en önemli şey bence. Başkaları ne derse hır gür çıkarmamak için, uyumlu olmak, daha çok iş anlaşması yapmak, daha çok sevilmek için aslında kendi görüşünüz adına ısrar etmemek hayatınızdaki çoğu savaş cephesini kapatır. İlişkilerinizde hatta genel olarak hayatta zorlanmazsınız. Benim gibi diyetisyeninize çok bilmişlik taslamazsınız,diyetiniz daha kolay olur. Arkadaşlarınızla, ailenizle kavgalarınız daha az olur. Ama bence bu çok yanlış. Evet hayattaki tüm savaşlarımızın, kavgalarımızın nedeni kendi duruşumuz. İnançlarımız, dinimiz, kendi ahlak anlayışımız, doğrularımız. Bunlar sayısız topraklarda sayısız savaş cepheleri açıyor belki de ama ne olursa sonu belirsiz, uzun ve gergin savaşlar topraklarınızda işgalcilerin hüküm sürmesinden iyidir. Çünkü kimse kırbaçladığı sessiz kölenin adını hatırlamaz. Bazen nefretle bazen saygıyla ama toprakları için savaşan bir kahramanın adı her zaman hatırlanır. En kötü demokrasi en iyi darbe yönetiminden evladır. Savaşmaktan korktuğunuz için topraklarınıza kim ne isterse onu dikmeyin !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siz yorum yaptıktan sonra kim arkanızdan ne demiş öğrenmek için lütfen mail adresinizi girmeyi unutmayın!