31 Aralık 2019 Salı

KENDİME YENİ BİR BEN LAZIM

Merhabalar benim on yıl öncesini 1990 sanan okurlarım,

Bugün 2020 yılına giriyoruz. Yalnızca yıl değil, decade de değiştiriyoruz. Bu yüzden geriye dönüp bu yılı değerlendirmenin ve dersler çıkarmanın eğlenceli olacağını düşündüm.

2019 yılına Erasmusumun devam etmesi nedeniyle Brükselden Tilburg'a giderek girdim. Alkım beni almaya bisikletle geldi ama yolun ortasında bacakları ağrıdığı için pes etti ve gecenin çoğunu yürüyerek geçirdik...
Bu yıl birkaç ülke gördüm ve tabi birçok şehir.

Erasmus elbetteki bana birçok şey kattı. Hayatımda kendi evimde 1 haftadan uzun süre hiç ayrılmamışken bambaşka bir ülkeye tek başıma taşındım. Buna bu kadar kolay adapte olmuş olmam t hem beni sevindirdi hem de kendimle ilgili dehşete düşürdü. Kendimi o kadar hiç yere ve hiç kimseye ait hissetmedim ki doğduğumdan beri, nerde nefes aldığımın benim için hiçbir öneminin kalmadığını bu kez çok çarpıcı şekilde gördüm. Babamın her gün ağlayarak,gerçekten ağlayarak, ne yedin, aç mısın, sıkılıyor musun, seni çok özledim dediği aramaların içimde hiçbir şey uyandırmaması ailemi sevmediğimden değildi. Ama yalnızlığı çok sevmiştim. Hatta Türkiye'ye döndükten sonra en çok zorlandığım konu bu oldu. Artık insanlarla 10 dakikadan fazla muhabbet kuramaz hala gelmiştim. 
Alıştım. Ama sonunda veda etmek zorunda kaldım.
Kavuştum.

Kavuşmanın, sevilmenin sıcaklığının nasıl bir şey olduğunu hatırlayınca gereksiz inadım yüzünden kavuşmaktan, teslim olmaktan kendimi alıkoymanın  kısacık ömrümde yapacağım en büyük hata olacağına karar verdim. Eski yüzlerle yeni anılar biriktirebileceğime inandım.
Ağladım.  Pek çok ağladım...Biraz fazla ağladım.



Ama güldüm de
 

 

                     
                                             Yeri geldi alfa oğlu alfa oldum.


                                                     Yeri geldi ezildikçe ezildim.

 Romantik ilişkilerimde yaptığım en büyük hatanın karşıdakinin rolünü çalmak olduğunu anladım. Kendi işlerimi kendim halletmek, kimseye muhtaç ve borçlu olmamak için verdiği m mücadelenin bir şekilde karşımdakini değersizleştirdiğini sonradan anladım. Kimse bana baba rolü yapmasın diye uğraşırken benim anne rolünü üstlenip ilişkiyi kendim için daha da zorlaştırdığımı sonradan anladım. Bu yüzden hep veren taraf oldum hep mağdur taraf oldum çünkü karşımdakinin vermesine izin vermedim. Bu yıl bir erkek fotoğraflarımı fotoğrafçıdan almayı teklif ettiğinde ona tamam diyeceğim. Bu yıl rolleri dağıtmaktansa herkesin istediği rolü oynamasına izin vereceğim. 


                                                      Büyüdüm. Tekrar ve tekrar bunu kutladım :))



Bütün gün ananas yediğim gün de aslında bu yılın önemli günlerindendi ama  hakkında konuşmam yasak :D



Bazı şeylere heves etsem de olmadı. Umarım en içten şekilde umarım ki 2020'ye girdikten hemen sonra bu isteklerim gerçekleşir.


Ve yine veda etmek zorunda kaldım bu sefer ucunda kavuşma olmadan.
Hayatımın en zorlu mücadelerinden birini yaşadım. Sokak kedilerimizden biri toksoplazma kaptı. Onun yaşamasını çok istedim. ÇOK ÇOK ÇOK istedim. Tedavisi için bağış topladım. Yardım eden herkese sonsuz teşekkürler. Ama öldü ve çok acı çekerek öldü. Bu sefer sadece ben çok ağlamadım.Herkes çok ağladı. Onun için belki de elimden gelenin en fazlasını yaptım ama ablamla ikimiz o öldüğünde Allah'a eğer onun hastalığı kapmasının ya da ölmesinin sebebi olduysak bizi affetmesi için dua ettik. Belki de bu ikimizinde çocukluktan kalma yarası. Yaptığımız onca şeye rağmen en iyisi olamadığımız için af dilemek... 2020 yılında bunu da değiştireceğim. Sorumluluk almanın ve liderlik yapmanın bazen bazen gerçekten bokunu çıkarıyorum. Bir ilişkinin, bir eventin, bir ödevin sorumluluğunu aldığımda yanlış giden en küçük şey için kendimi suçluyorum.
Yumak seni çok seviyorum. Bazen hastalığın kardeşine bulaşmasın diye seni ondan ayırdığıma ve kardeşinin çocuklarını hiç göremediğin için ağlıyorum. Kardeşin Şeker senin öldüğünü hiç bilemeyecek. Özür dilerim. Belki de seni kısırlaştırdığımız için kaptın hastalığı, belki de daha fazla param olsa yaşayabilirdin. Bazen hala geceleri geri gelmen için dua ediyorum. İmkansız olduğunu bilsem de. Artık o korkunç acıları çekmediğin için mutluyum. Umarım öldüğümde seni bir kez daha görebilirim.

Kedimin masraflarını karşılamak için başladığım işte neler olduğunu bir önceki yazımda görebilirsiniz. O godamanlarla dolu spor salonunda öğrendiğim çok oldu. Paranın, sözde modernliğin insanları ne denli açgözlü yaptığını, kadın erkek ilişkilerinin bu modernlik altında iğrenç doyumsuzluklara evrildiğini gördüm.

Bazı şeyler başardım.



Bazı başarıların ortağı oldum

 


Yeni şeyler denedim, gördüm, öğrendim.




Bu yıl gerçekten hiç beğenmediğim bir insana dönüştüm. Kendimi tanıyamıyorum. Yaptıklarımı, hatalarımı , beni mutlu eden şeyleri tanıyamıyorum. 2019’dabirkaç yeni evde sabahladım. 


Ama bu yıl kendi evime dönmek istiyorum. Olduğum insana dönmek istiyorum. Olmadığım bir insan gibi davranmaktan yoruldum. Ev ev, kapı kapı dolaştım, başkalarının fikirleri altında değiştim. İstemediğim şeyler yaptım. Hala bazen rüyamda insanlar beni yapmak istemediğim şeylere zorluyor. Sonra her yerimden kanlar akmaya başlıyor ve banyoda bayılırken uyanıp ağlıyorum. Kendi içime, kabuğuma, evime dönmek 2020'deki hedefim. Bu yıl olmak istediğim insan olamasam da nasıl bir insan olmak istemediğimi gördüm. Hata yapmaktan, ağlamaktan, yanlış şeyler söylemekten, pişman olacağım şeylere ışık hızında atlamaktan, yanlış kişilere aşık olmaktan, üşengeç olmaktan çok sıkıldım. Kendimden sıkıldım demiyorum çünkü bu ben değilim biliyorum. Bu yıl kendim olacağım.




Bu yıl bol bol şükredeceğim. Bunu alışkanlık haline getireceğim. Yeterince teşekkür etmeyen biri olarak çok fazla şikayet ettiğimi anladım. Tanrıyla aramı düzelteceğim. Vücudumun sınırlarını görmek için crossfit yapacağım. Uzuuuun bir tatile çıkacağım. Piramitleri göreceğim. Kaybettiğim can yerine binlerce canı yaşatmak için uğraşacağım. Babaannemin ve engelli amcamın sorumluluğunu artık başkalarıyla paylaşıyorum. Daha az yere yetişiyorum artık, hayatımda başka kişilere açacak daha çok yer var. Hayatı artık kontrol etmeye çalışmayı bırakacağım, biraz salıcam. Tenis hocam daha önceden tanıştığım bir hocamla beni yan yana görünce onunla hakkımda konuşmaya başladı. "Çok tatlı, onu sinsi, açıkgözlü kızlardan zannettim ama alakası yok. Masum, vicdanlı,yardımsever ve dürüst." dedi. Tabi ki koltuklarım kabardı ama asıl düşündüğüm şey şu oldu. Bu adam beni sadece haftanın bir günü iki saat görüyor ve oturup sohbet etmek yerine tenis oynuyoruz ve onun bile kişiliğim hakkında mantıklı çıkarımları var. Acaba bazen birilerine kendimizi anlatmak için çok mu çabalıyoruz ? Zaten nasıl biri olduğumuz topa raketle vururken bile belliyse, kendimizi neden top bize doğru gelirken kafasını çeviren insanlara anlatmaya çabalıyoruz ki ?

Benim 2019 yılım ve 2020 hedeflerim bunlar. Hepimize sağlık,aşk,para ve başarı dolu musmutlu yıllar diliyorum aşkoolaaarr. Muah !

23 Kasım 2019 Cumartesi

SUGARDADDYLER GERÇEK NOEL BABALARDIR








        Merhabalar benim kalori miktarını azalmak için sugardaddyi esmer tercih eden okurlarım, 
Bundan yaklaşık üç ay önce part time bir işe girdim. Benden 17 yaş büyük evli patronum işe girdiğim ilk gün bana gümüş bir bilezik, iced misto ve üç tane muz aldı. Kahve seçimi mideme, meyve seçimi de aklıma bir takım kuşkular düşürse de işe devam ettim. Ardı arkası kesilmeyen ikramlar ve hediyeler hatta tatil tekliflerinden sonra bi noluyoruz dedim. Mısır’a gitmeyi çok istiyorum dedikten sonra Mısır’da kalırız diye attığı otelin altına “Mısır yolculuğu kalmasın” yazıp gülen surat koyması o kadar cringeti ki... Onun nehirde su içmeye çalışan ceylana yaklaşan bir timsah olduğunun farkındaydım ama şunu unutmayın ki gerçekten uyuyan insanı çok kolay uyandırabilirsiniz ama uyuyor taklidi yapan insan uyanmakta direnir. Ben de öyleydim işte. Açıkçası paraya ihtiyacım vardı ve zaten beni sigortasız günde 12 saat çalıştırdığı için ikramların da hakkım olduğunu düşünüyordum. Neyse, günlerden birgün bana açık açık “dostum” olur musun dedi. Şok olmuş gözlerle ona bakarken bir taraftan onun cenazesinde yapacağım süslü, dekolteli uygunsuz kıyafetlerden oluşan “My sugardaddy died” lookbookumu düşündükten sonra hayır tabi ki dedim ve bu kombinleri eximlerimden birinin cenazesinde yaparım diye düşündüm. Bana “Benimle olman için sana ne almamı istersin” dedi. Bundan önce bana kredi kartını vermeyi teklif ettiğini söylememe gerek yok herhalde. Sonuç olarak hepimiz gaga bulutun gizli gaylerin kredi kartıyla kendine ev kurduğu gönderilerini zamanında gördük ama böyle bir şeyin gerçekten yaşanıyor olması beni bir süre şoka soktu. Diğer şoka sokan şey de asla ilgimi çekmediğini anlayamamasıydı. Durup durup başka nedenler öne sürüyor ve bunlara çözüm söylüyordu. Bana güvenmiyorsan biraz daha vakit geçirelim, seni çok mu sıkacağımdan korkuyorsun benim yanımdayken dekolte giyebilirsin hele göğüs dekoltesi çok hoşuma gider ama yanımızda birileri varken dikkat etsen yeter istersen başka sevgililerin de olabilir demesi gibi... Sevgililerinin seninle ilgilenmediğimi söylemiştin ben öyle bir adam değilim yanındaki kadını mutlu etmek için her şeyi yaparım ne istersen alırım dedi. İlgilenmek para vermek değildir deyince de senin sevdiğin her şey aklımda sana onları getiriyorum zeytin yemeyi çok sevdiğin için sana sabah kahvaltısında gidip beş çeşit zeytin alıyorum farkında mısın dedi. Ona bu hadsiz cesareti veren de gününün 16 saatini Tinderda üniversiteli kızlarla flörtleşerek geçirmesiydi. Kızların bu amsalağa aldırdığı şeyler arasında uçak biletinden ayakkabıya her şey vardı. Bir kere biri bu am piyadesini görmek için Ankara’ya bilet almış ama görünüşü erkeğe benzediği için bizimki küçük bir kalite kontrol yapmak için nude istemiş karşıdaki de yollamayınca buluşmaktan vazgeçmişti. Tüm bu olaylardan sonra elbette ki işi bıraktım çünkü onun o buruşuk götüyle bana bunları söyleme cesareti midemi bulandırdı. Ama bu söylediği şeyler beni hayattan beklentilerimiz konusunda düşünmeye itti. Erkeklerin benimle ilgilendiği bir ilişki istediğim için ilgisiz erkeklerden ayrılıyorum ama ilgi gösteren erkeklere ilgi duymadığım için onlarla ilişkimi sürdüremiyorum. Neden birlikte olmaktan zerre zevk almadığım bana aşırı iyi davranan eximin Kuğulu Parkta bana aldığı benim de günün sonunda çöpe atmaktansa babaanneme vereyim bari dediğim bir demet gül, parası olmadığı için okul harcını bile çalışıp benim ödediğim ama sonunda tüm parasını ota yatardığı için parasız kaldığını öğrendiğim  eximin bana aldığı ve hala çekmecemde duran mor bereden daha az kıymetliydi? Kadınların özellikle genç kadınların sugardaddy merakını o kadar iyi anladım ki... Sevdiğin erkeğin doğru şeyleri yapmasını uzun zaman boyunca beklemek en sonunda insanda belki de sevmediğim biri de olsa doğru şeyleri yapan erkeğe gitmeliyim hissi uyandırıyor. Aslında mantık çerçevesinden bakınca patronuma vaadeceğim tek şey ara sıra yiyişmek bile olsaydı buna tamam derdi. Çünkü derdinin tamamen yanımda genç ve güzel bir hatun gezsin derdi olduğunu düşünüyorum. Üstelik sizin karınız var neden böyle şeyler yapıyorsunuz dediğimde üstüne basa basa mutlu bir evliliği olduğunu belirtti. Benim ona verdiğimin yanında alacaklarımı düşününce aslında inanılmaz karlı bir alışverişti. Ha aranızda ama gururunun da bir önemi var diyenler olabilir. O gururu bunca zaman yeterince yerlere serdim bence. Bekaretini internette satan bir kız nasılsa en sonunda seçtiğim adam canımı yakıp benden ayrılacak en azından bu şekilde bir kazancım oluyor demişti. Yani bunları insanların neden sugardaddy istediklerini anladığım için söylüyorum. Ve biliyorum ki sugardaddysi olan kızlara kaşar diyen erkeklere bu şans verilse balıklama atlarlar. En azından bu olayı anlattığım tüm erkek arkadaşlarım... Benim düşündüğüm nokta şuydu , Mayıs ayından beri benimle ilgili küçük detayları aklında tutacak, beni koruyup kollayacak, bütün ömrümü 5 metrekarelik odada değil de dışarda geçirtecek , sürekli ilişkinin ağırlığını hissettirip, her dakika mesaj atmacayacak birini istiyordum ve tanrı bana bırak her dakika mesaj atmayı whatsapp story kullanacak kadar zararsız olan bir seçenek sundu. Adeta sen bunları mı istemiştin al bakalım şimdi ne yapacaksın der gibi önemli olanı hatırlattı bana. Nolurdu bütün bunlar olmasa, sevmek sevilme yetmez miydi sadece yetmedi işte bana zamanında. Beraber kaldığım üç erkeğin üçünün de sabah kahvaltı hazırlamamasına üzüldüğüm günler geldi aklıma. Şimdi karşımda sevdiğim zeytin çeşidini bile bilen bir adam oturuyor. Ama bir sapık, aldatan bir yalancı ve iqsu bir domuzunkine eş. Uzun yıllar birini sevmenin tek başına yeterli olmadığını düşündüm. Birinin sana benzemesi, hayata aynı yerden bakmak daha önemliydi benim için. Birini çok seversem ama ya Fenerbahçeli olmazsa, o zaman ayrılmak zorunda kalırım diyecek kadar hem de... Ama bu yaz tanıştığım biri bana çok benziyordu her anlamda ve kendi kendime şunu dedim kendi kendimin ağzına mıçayım. Böyle benmerkezci, alıngan ve boş yapan biri bir ilişkide bir tane olmalı ve o da ancak ben olabilirim. Başka bir ayı da bana hiçbir sevdiğimden duymadığım kibarlıkta iltifatlar edip, beni cluba götürüp bana istediğim her şeyi ısmarladığı için beni öpmeye hak kazandığını sandı. Sonra ben ağlamaya başladığımda gömleğimi yeni aldım üstüne ağlama dedi.... Para, pul, ilgi, iltifat hepsine lanet olsun. Sıcak bir bakışın yerini tutamazmış hiçbiri. 2019’un son aylarında çıkardığım ders bu oldu... 

31 Ağustos 2019 Cumartesi

MİDE AĞRILARIMIN 18 NEDENİ

       Merhabalar benim görselliğin hakim olduğu sosyal mecrada hala blog yazısı okuyan vefalı yarlarım,
Buraya yazmayalı çok uzun zaman oldu ki bu süre zarfından başımdan maceralar dolu, en az 15 yıl askerlik anısı gibi anlata anlata bitiremeyeceğim bir Erasmus macerası geçti. Keşke o zamanlar da bir blogum olduğu aklıma gelseydi de sizi kahkahalara boğacak ama benim yaşarken gözyaşlarına boğulduğum sıra dışı talihsizlikleri yazsaydım. Bugün yıllar sonra şifreyi hatırlayıp yazmamın nedeni aslında biraz sizin için bir şeyler yazmak değil de kendi kendime dertleşmek için. Bu yüzden bu noktadan sonrasını okumasanız da olur.
   
        Arkadaşlarımı çok fazla darladığım için artık beni dinlemekten sıkıldılar. Ne zaman onun hakkında bir şey yazsam -ve bu şey komik bile olsa- kendisi bana mesaj atıp sövdüğü için çareyi asla okumadığını düşündüğüm blogumda onun dedikodusunu yapmakta buldum (Çünkü kendisi 4 satırdan fazla gönderdiğim mesajları bile okumazdı).
En baştan söylemeliyim ki ben AŞK ACISI ÇEKMİYORUM. Ben hiçbir mide ilacının geçiremeyeceği bir hazımsızlık çekiyorum. Onu unuttum. Hatta iki buçuk yıldır ilk kez onu iyi ya da kötü hiç kimseye anlatmadığım bir arkadaş grubuna dahil oldum. Halbuki onu yıllarca konuşsam sıkılmam sanırdım. Benim unutamadığım yaşadıklarım, onun bana yaşattıkları. Yaşamayı hiç hak etmediğimi düşündüğüm günler, haftalar, saatler...  Pırıl pırıl , eğitimli, ahlaklı ,saygılı genç bir kadın yetiştirmek ne kadar zor biliyor musunuz? Böyle biri olmam için hem ben hem ailem ne kadar çabaladık. Şimdi hayatımın bir döneminde birinin bana böyle değersiz hissettirme cürretini göstermiş olması, benim buna izin vermiş olmam düşündükçe beni çıldırtıyor ve yaptığım bu hata hiç ama hiç aklımdan çıkmayan bir pişmanlık olarak tüm organlarımı çürütüyor. Sertap Erener'in Gel Barışalım Artık şarkısıyla Karbeyaz şarkısı arasında 6 albüm, bizim ilişkimizin de bu iki şarkı arasında yer değiştirmesinin arasında 2 yıl 3 ay var. Bugün onu son görüşümün üstünden 3,5 ay geçti ve ben bugün ilk günmüş gibi ağladım. O kadar çok ağladım ki yatağımın baş ucunda sürekli mastürbasyon yapan bir ergeninkinden daha çok peçete vardı. Ve kendimi öldürme düşüncesiyle , ağlayınca dudaklarımın rengi çok güzel oluyor düşüncesi arasında gidip gelirken hazmedemediğim şeylerin bir listesini yapmaya karar verdim.

1-) O kadar yıl peşimde koştun. Kimseye ikinci şansı vermezken sana verdim ve bunun değerini bilememeni hazmedemiyorum.
2-) "Bana biraz daha zaman ver" dediğimde "Birbirimizi daha ne kadar tanıyacağız" diyip alelacele sevgili olmamızı ama beni gerçekten hiç ama hiç tanımamanı hazmedemiyorum.
3-) İnsanlar genelde benim için "banabisugetiri ağlarken hiç hayal edemiyorum bence o hep böyle vurdumduymaz ,neşeli hiçbir şeye ağlamıyordur" derken ben sana senin için ağladığımı söylediğimde, kalbimin aslında kimsenin görmediği yerini sana gösterdiğimde "Sen zaten ancak ağlamayı bilirsin, git intihar et" demeni hazmedemiyorum.
4-) Birbirimizi 6 aydır hiç görmemişken, birbirimize 1,5 yıldır hiç dokunmamışken ben Brüksel'den direkt senin yanına gelmek istediğimde 6 bavulumla "Sen Havaş'a bin gel" demeni hazmedemiyorum.
5-) Bunun benim kalbimi kırdığını söylediğimde "Benzin ne kadar haberin var mı?" diyişini ve beni görmek için benzine vermek istemediğim parayı hiç ama hiç cannabisten kısmamış olmanı hazmedemiyorum.
6-) Çarşaftaki lekelerin beni utandırdığını söylememe rağmen onları 2 hafta yıkamadan çamaşır makinesinin üstünde bekletmeni, ev arkadaşın dahil evine tüm gelenlerin onları görmesini hazmedemiyorum.
7-) Başıma iyi ya da kötü bir şey geldiğinde ilk seni arayamayışımı hazmedemiyorum.
8-) Sana okulda bana asılan biri olduğunu söyledikten sonra başka bir nedenden kavga ettiğimizde "Git kendini o çocuğa siktirt" demeni hazmedemiyorum.
9-) Yeni tanıştığın kızları etkilemek için her şeyine özenmene rağmen sırf beni cepte gördüğün için her seferinde kapıyı pijamanla açmanı hazmedemiyorum.
10-) Bana "Ne yaparsam yapayım ne kadar çabalarsam çabalayım sen mutlu olmuyorsun" demeni ama aslında beni mutlu etmek hiçbir şey yapmamanı hazmedemiyorum.
11-) Tatlı yediğimiz gün senin paraların çok bozuk olduğu için hesabı ödediğimde "Tamam ben de su alayım o zaman" demeni başkasının şişesinden su içemediğimi bilmene rağmen tek bir şişe su almanı "Pardon ya" diyip karşımda o suyu bitirmeni hazmedemiyorum.
12-) Sen arkadaşının sarhoş bir kızın bekaretini aldığını böbürlenerek anlatan, bir köpeği sevmek için cins olmasını bekleyen ve senden ayrı düşünen herkesi yobaz ilan eden biriyken benim sana beni ağlatabilme, öpebilme, üstüme kokunu sindirebilme hakkını vermemi hazmedemiyorum
13-) Ortalamamın seninkinden yüksek olmasının seni emasculate ettiğini söylemeni ama beni gecenin bir yarısı tek başıma sokağa atmanın senin erkekliğine dokunmamasını hazmedemiyorum.
14-) Bana en yakın arkadaşlarımın meme ucunun rengini sormanı hazmedemiyorum.
15-) Bana seni seviyorum dedikten 3 gün sonra -doğum günümde- başka bir kızla buluşup artık ondan hoşlanıyorum demeni hazmedemiyorum.
16-) Senin istediğin şeyleri yapmadığım zamanlar  bana yetersiz muamelesi yapmanı hazmedemiyorum.
17-) Tüm bunlara rağmen yine de "Sezgi biz seninle sadece anlaşamadığımız için ayrıldık. Ben sandığın gibi kötü biri değilim, sen böyle biriyle beraber olmadın" diye kendini savunmanı ve beni inandırmanı beklememi hazmedemiyorum.
18-) Sana inanmış olmayı ve sırf seni sevdiğim için bu psikolojik şiddete maruz kalmış olmamı hazmedemiyorum. Keşke -hep söylediğin gibi- beni bir güzel dövseydin. Çünkü o zaman en azından biraz zaman ve pansumanla yaralarımın geçeceğini bilirdim. Şimdi neyle,nasıl, ne zaman geçer hiç bilmiyorum...

Seninle yaşadığımız saf aşktı, tutkuydu. Tutku bizi bir arada tutan tek şeydi.Aramızda saygı yoktu. Birbirimize ağza alınmayacak şeyler söyledik ve bu normalmiş gibi kaldığımız yerden devam ettik. Aramızda sevgi de yoktu. Sevgi öyle sakin öyle naif bir duygudur ki sevdiğini sarar kollarsın sıkı sıkı. Biz tutkunun verdiği ateşle birbirimizi yerden yere vurduk, kim daha çok can yakacak diye yarışa girdik. Hani kediler çiftleşmeden önce eşinin ne kadar dayanıklı olduğunu görmek için birbirlerini kızdırırlar ya, öyleydi işte. Öyle ilkel ve hayvaniydi aramızdaki şey. Ve biliyorum tüm bu gösterişli kıyafetlere, yüksek binalara, beşeri tüm şeylere rağmen o en ilkel yanımız hiç evrilmeyecek. Burnum hep kokunu takip edecek, sen kim bilir hangi ülkede, hangi şehirde of çeksen benim burda hiç habersiz canım sıkılacak  ve olur olmadık yerlerde karşılaşacağız. Ama ben artık yemin ettim sana karşı koymaya. Çünkü bu yaşımda anladım ki yanılmışım. Aslında beni dünyadaki tek kadınmışım gibi şehvetle öpen bir adamdan çok dünyadaki tüm kadınlardan daha değerliymişim gibi elimi sıkıca tutacak bir adam beni daha çok mutlu edecekmiş. Bunu anladığımdan beri aramızın eskisi gibi olamayacağını da anladım.